Bu Blogda Ara

10 Aralık 2016 Cumartesi

ÇOCUĞUMA NASIL DERS ÇALIŞTIRABİLİRİM ?

Evet, velilerin en önemli problemlerinden biri de çocuğumu nasıl ders çalıştırabilirim sorusudur.Öncelikle çocuk aile ve çevresinde şekil alan bir hamur gibidir burada etken yüzde 60 aile yüzde 20 çevre yüzde 20 öğretmendir. Tabi bu etki öğrenciye göre değişir. eğitim çocukta davranışta kalıcı ve Sürdürülebilir değişikler kazandırmaktır. burada takip çok önemlidir.üdüzenli olma ve sorumluluklarını yerine getirme,davranışı uygulama ve takip etmeyle başlar .
şimdi size birkaç başlık altında bunları anlatmaya çalışacağım

1.Öncelikle bir program hazırlayın.bu program esnek ve uygulaması kolay bir program olsun yani siz programa değil program size uysun.günlük hayatta yaşamış olduğunuz şeyleri saatlere döküm ve bunlar arasında ders çalışmayı ödev, yapmayı, kitap okumayı serpiştirin Böylece programa uyulması kolaylaşacaktır.

2. çocuğunuzla birlikte düzenli olmanayı anlatan hikayeler okuyun veya videoları izleyin.

 3.mümkün olduğunca sizde çocuğunuzla birlikte programa uyun ve  kesinlikle TV seyretmeyin.
4. Eğer çok meşgulseniz. mutlaka ona yardımcı olacak bir bakıcı tutun.bu işinizi kolaylaştıracaktır
 5.programa uyulmayı gerektirmeyen bir durum varsa bu durumu çocuğunuzla paylaşın ve programı esnetin.
 6 .eğer çocuğunuz programa uyumada zorluk çekiyorsa ve bu ciddi anlamda sizi zorluyorsa bu durumda bir psikoloğa başvurun.
7.onu bazen serbest bırakın ve gözlemleyin sonra kontrol edin ve durumu çocuğunuzda konuşun
8. ders çalıştıktan sonra çocuğunuza kesinlikle elektronik eşya verme vermeyin.
 9 programa  uyulmadığı zamanlarda her şeyi bırakmayın sanki Yeniden başlamış gibi devam edin.yılmayın.
 10.Bir süre sonra   program saatlerini değiştirin bu sizi tek düzelikten kurtaracaktır.

2 Aralık 2016 Cuma

BORÇ ALMA

İstikraz (Ödünç Alma) Meseleleri
  - İstikraz (borç alıp verme) muamelesi, altın ve gümüş gibi yalnız misliyat denilen tartılır şeylerde, ölçeğe bağlı buğday ve arpa gibi şeylerde ve taneleri arasında kıymet değiştirecek derecede fark bulunmayan yumurta ve ceviz gibi sayıya bağlı şeylerde olur.
Hayvanlarda ve kumaş gibi değere bağlı şeylerde olmaz.
   Gerek altından ve gümüşten ve diğer maddelerden olan nakid paralar, gerekse diğer tartılan veya ölçülen şeyler, sonradan yalnız misilleri alınmak üzere borç olarak alınıp verilebilir.
Buna "Karz-ı Hasen" denilir.
Sosyal bir yardım olduğundan büyük bir sevabdır.
Fakat bunun karşılığında fazla bir şey verilmesi şart kılınırsa, bu bir faiz olur ki, riba hükmündedir.
Borç verenin bir veya birkaç kişi olması arasında bir fark yoktur.    Borç alınan şeyler, sonradan kendi misilleri ile ödenir.
Borç alınan bir altın para, yine aynı bir altın para olarak ödendiği gibi, bir altın para ile bir mikdar buğday, yine fazlalık yapmaksızın aynı altın para ve aynı ölçek buğdayla ziyade yapmaksızın ödenir.
Ancak borç alınan para, geçer kağıt para iken sonradan piyasada bulunmasa veya geçmez bir hale gelse, kabul edilen fetvaya göre, son geçerli olduğu tarihteki kıymeti ile ödenir.
  Bir kimse, borç verdiği para ve başka şeylerin tamamını veya bir kısmını borçlusuna bağışlayabilir.
Borç alanda, arada bir şart olmaksızın alacaklı olan kimseye hediye verebilir.
   Sonuç: İstikraz işlemlerinde iki taraftan birine şart kılınan bir menfaat helal değilse de, şart koşulmayan bir menfaat helaldir.
Onun için bir borçlu, borcunu ödemekle beraber kendiliğinden, bir adet olmayarak, bir mikdar fazla verse, bu helal olur.
    Bir kimsenin bir parayı, başka bir yerde bulunan bir adama ödemek şartı ile borç alması mekruhtur.
Fakat böyle bir parayı aralarında bir şart bulunmaksızın, borç verenin izni ile, başka bir yerde bulunan bir adama götürüp vermesi mekruh değildir.
Hatta böyle bir şart ve adet bulunmaksızın, biraz da fazla vermesinde bir haramlık yoktur.
Bu, bir bağış olur.
   - Bir kimsenin bir adama, her ay veya her yıl belli bir mikdar ödemek üzere para vermesi caiz değildir.
Verilen bu ödünç paraya karşı alınan fazla paralar riba olmuş olur.
Fakat belli bir parayı muayyen işte kullanıp elde edilecek kârından belli bir nisbette, üçte bir veya dörtte bir gibi, vermesi şartı ile para verilmesi caizdir.
Çünkü bu bir ticaret ortaklığı işlemidir.
Bu durumda o kimsenin zarara da sermayesi nisbetinde ortak olması gerekir.
   Komşular arasında ekmekler, ister sayı ile ve ister tartı ile borç alınıp verilebilir.
Bu husustaki işlem bir kolaylık ve zaruret esasına bağlıdır.
Bu, İmam Muhammed'in görüşüdür ve fetva da buna göredir.
   - Faizin dinde yasak olmasının birçok hikmetleri vardır.
Önce, muhtaç bir kimseye verilen bir paradan, daha sonra fazla bir şey alınması sosyal yardımlaşma görevine aykırıdır.
Sonra bir paranın bu şekilde artırılması, çok kere insanın çalışma gayretini azaltır.
Onu tenbelliğe sevkedebilir.
Bununla beraber borç alınan paradan borç alanın bir kazanç elde edip etmeyeceği kesin değildir.
Bir ihtimalden ibarettir.
Çok kere alınan borç paralar boşuna harcanarak karşılığında birçok zararlara katlanmak gerekir.
Rehin verilen nice kıymetli malların bu yüzden hiç bahasına elden çıktığı daima görülür.
Oysa ki, verilecek fazla mikdar belli ve kesindir.
Onun için düşünülen bir kazanç, kesin ve belli olan bir mala karşı tutulamaz.
   Aslında kesin bir lüzum görülmedikçe, borç alınmamalıdır.
Borç huzuru ve rahatı kaçırır, hürriyeti kısıtlar.
Borç verecek durumda olanlar da, ellerinden gelen yardımı muhtaçlardan esirgememelidirler.
Sadece Allah rızası için "Karz-ı Hasen" sureti ile borç verip mükafatını Allah'dan beklemelidir.
Yerinde olarak verilen borç para, sadaka vermekten daha faziletlidir.
Bununla beraber borç alacak olanlar da, güvenilir ve sözünde durur, ilk fırsatta borcunu öder kimselerden olmalıdırlar.
Bu gibi iyi duygulardan yoksun olmak, yardımlaşma görevini de bozar.
Büyük İslam İlmihal